Andy Warhol Eserleriyle İstanbul’da
"Gelecekte herkes on beş dakikalığına ünlü olacak!"
Andy Warhol
Son yıllarda İstanbul, dünyanın önde gelen ressamlarının sergilerine ev sahipliği yaptı. Andy Warhol da bu sanatçılardan biri. 20. yüzyıl çağdaş sanatının en önemli temsilcilerinden, Pop Art'ın öncüsü ve aynı zamanda film yapımcısı olan Andy Warhol 125 eseriyle İstanbul Lale Müzesinde sanat severler ile buluşuyor. "Andy Warhol-İstanbul" başlıklı sergi 30 Mart 2024 tarihine kadar ziyaret edilebilir.
Sergi, Warhol'un New York'a yeni taşındığı dönemde resmetmeyi en sevdiği kediler ve melekler serisinden örnek illüstrasyonlar ile başlıyor. Warhol'u tanımamızdan önceki döneme denk gelen bu çalışmalar, 1957de kitaplaştırıldı. Bu illüstrasyonlar Warhol'un derinliklerini daha iyi anlamamız için örnek olabilecek çalışmalar. Warhol çoğunlukla parlak ve güçlü çizimleri ve serigrafileri ile tanınır. Ancak ilk dönmem eserleri, onun naif ve romantik karakteristiğini yansıtıyor.
Serginin ikinci salonuna geçerken, Warhol'u ününe kavuşturan Campbell Çorba Kutuları ile karşılaşıyoruz. Oldukça gerçekçi bir biçimde, serigrafi tekniği ile yapılmış bu çalışmalar bana önce market raflarında alışveriş yapıyormuş duygusu uyandırdı. Şunu düşündüm; yiyeceklerimiz bir endüstri ürünü olarak kolayca ulaşabileceğimiz bir mesafede, onları hızlıca tüketiyoruz ve emeği tüketimin içinden çıkartıyoruz. Kendi çorbamızı pişirme sürecinin keyfini bilemiyoruz.
Çorba konserveleri, kola şişeleri, sigara paketleri... Gerçekten de ilk bakıldığında tüketim ve sanayileşme döneminin bizleri ne kadar mekanikleştirdiği duygusuyla yüzleşmemizi sağlıyor. Bunu yalnızca çorba, sigara ve kola üzerinden anlatmıyor. "Ladies and Gentlemen" başlıklı eserleri aslında endüstrinin sadece günlük yaşamımızda değil, sanat ve gösteri dünyası yoluyla da bizleri mekanikleştirdiğini gösteriyor. Ünlü ve başarılı isimler Warhol'un sanat eserlerinin bir parçası oluyor. Bu noktada Warhol'un şu sözünü hatırlıyorum: "Sanat kendini yaratır çünkü tüm modeller zaten vardır."
Warhol çocukluğunu ölümcül Kore hastalığı ile geçirdi (Hatta sanata ilk yönelimi de burada başlar.). Babasını 13 yaşında kaybettiği gün yatağın altına saklandı ve uzun süre çıkmadı. Silahlı bir saldırıda ölümden dönmüş bir sanatçı olarak ölüm üzerine birçok çalışmaya imza attı. "Ölüm simgesi ne iyi ne de kötü, o sadece bir simge." derken ölüm, gerçekten söylediği kadar basit bir konu muydu onun için ya da kaygıların üzerine giderek bunları hafifletmek miydi amacı? "Tüyler ürpertici bir fotoğrafı tekrar tekrar gördüğünüzde artık hiçbir etkisi olmaz" derken, bunu mu vurguluyordu? Renkli serigrafilerle canlandırılmış Elektrikli Sandalyeler'i izlerken bana Warhol'un geçmişini hatırlatan bu eserler, onun ölüm hakkındaki yoğun düşüncelerini yansıtıyor.
Dönemlerinin güçlü politik figürleri olan Mao ve Che Guevara'nın serigrafilerinin olduğu bölüm de öncekiler gibi rengarenk. Mao eserlerinden sonra kendisine sürekli Komünist olup olmadığının sorulması üzerine Warhol şöyle demişti: "Şimdi komünizm için ‘Orak ve Çekiç', faşizm için ‘Kurukafalar' yapıyorum."
Warhol'un pek bilinmeyen, doğanın güzelliğini tüm çarpıcılığı ile konu edindiği ‘Çiçek' ve ‘Boğa' eserleri sadece popüler kültürün değil, doğanın da onun sanatının bir parçası olduğunu gösteriyor.
Yazımı bitirirken sözü Warhol'a vermek istiyorum: "Sanat yapmayı düşünme, sadece yap! İyi mi kötü mü olduğuna, sevip sevmediklerine veya nefret edip etmediklerine karar vermeyi insanlara bırak. Onlar karar verirken, sen daha fazla sanat yap."