Bir Amerikan Projesi Olarak Bektaşi Vatikan’ı
13. yüzyılda Bektaşi tarikatının piri Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Babalılar ayaklanmasının ardından bugün Nevşehir sınırları içinde bulunan Sulucakarahöyük'e geldi. Burada Bektaşilik dediğimiz tarikatı kurdu, çok sayıda halife yetiştirdi. Kaynaklarda ifade edildiğine göre hem Yesevi hem de Vefai halifesi olan Hacı Bektaş Veli'nin öğretisi Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika'da yayıldı. Bu öğreti Bektaşi tarikatına mensup babalar, dervişler tarafından günümüze kadar kesintisiz bir biçimde geldi.
Bektaşilik, Mevlevilik gibi merkeziyetçi bir tarikattır. Dervişler babalara, babalar halifebabalara ve halifebabalar da dünya Bektaşiliğinin başı olan dedebabaya bağlıdır. Tekke ve zaviyelerin yasaklanması hakkındaki kanun çıktığında dedebabalık görevi Türkiye'de Salih Niyazi Dedebaba tarafından yürütülüyordu. Kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla dönemin koşullarından bunaldığı anlaşılan Salih Niyazi Dedebaba, Ali Naci Baykal'a vekalet vererek 1931 yılında Arnavutluk'a gitti. Salih Niyazi Dedebaba 1941'de Arnavutluk'ta suikasta uğrayınca Ali Naci Baykal asaleten dedebabalığı sürdürdü. Bu makam kesintiye uğramadan günümüze kadar geldi.
1990 yılında Demir Perde ülkelerinde komünist rejimlerin sonlanmasıyla Arnavutluk'ta Bektaşilik konusunda bazı gelişmeler yaşandı. 1991 yılında aslen Arnavut olan Rahibe Teresa'nın desteği ve ABD'nin yardımıyla Tiran'da Dünya Bektaşi Merkezi açıldı. 1993'te de Reşat Bardhi, dünya Bektaşilerinin dedebabası ilan edildi. Oysa Reşat Bardhi bu tarihten bir yıl önce İzmir'de gerçek dedebaba olan Bedri Noyan'dan halifebabalık icazeti almıştı. Yani kendisinin dedebaba olması imkânsızdı. Fakat Türkiye'de; 2016'daki darbe girişimine kadar her yıl Fethullah Gülen'in doğum gününü "kutlu doğum haftası" adı altında kutlayan Diyanet İşleri Başkanlığı ve bazı üniversiteler, Arnavutluk'taki bu girişime destek verdiler. Aynı anda Fethullahçı terör örgütünün yayınlarında Türkiye'deki Bektaşilik kurumunu karalayan haberler yapıldı.
Yugoslavya'nın iç savaşla dağılmasının ardından Balkanlardaki Bektaşi tekkelerine Reşat Bardhi şeyh atamaya başladı. Bu tekkelerden biri de Kalkandelen'deki (Makedonya) Harabati Baba tekkesidir. Harabati Baba tekkesinde 2006 yılında Baba Edmond Brahimaj şeyh oldu. Yeni şeyh tekkeye Amerikan bayrağı astı, bunun gerekçesini soranlara da "Mühür kimdeyse Süleyman odur" dedi. Aynı dönemde bu fakir de sık sık Balkan ülkelerine gidiyor, tekkeleri ziyaret ediyor, şeyhlerle görüşüyordu. Rufailer, Kadiriler, Halvetiler ve daha birçok tarikatın şeyhi daha o yıllarda bana Tiran merkezli Bektaşilerin İslam'dan ayrıldığını, bağımsız bir din olmaya doğru gittiğini söylemişti.
Edmond Brahimaj 2011 yılında Arnavutluk'ta dedebaba seçildi. 2024 yılının Eylül ayında Arnavutluk devleti, Bektaşilik için Vatikan benzeri bir devlet yapılanmasının kurulmasını kararlaştırdı.
Alman Şarkiyatçılar 19. yüzyılda Tahtacılara ait mezarları açıp kafataslarını ölçtüler ve onların Türk olmadıklarını kanıtlamaya çalıştılar. Almanlar uzun süre Türkiye'de Alevilerin Türk olmadığını ispatlamak için kaçak olarak mezar açmayı sürdürdü ama yakın geçmişte "Ali'siz Alevilik" diye bilinen bir projeyle, bu kez Aleviliği bir din olarak kabul ettirme çabasına giriştiler. 2024 yılına gelindiğinde bu sefer rota; ABD'nin finanse ettiği, Bektaşiliği bir din olarak kabul ettirme projesine çevrildi. Bu girişimin adı, "Bektaşi Vatikan'ı". Evet, Bektaşi Vatikan'ını Amerikalılar finanse ediyor ama en büyük siyasi desteği Türk hükümeti, onun Diyanet İşleri Başkanlığı ve üniversiteleri veriyor. Geçtiğimiz Eylül ayında Halifebaba Dursun Gümüşoğlu, bir basın açıklaması yaptı ve bu girişime tepki verdi. Söz konusu açıklamayı son anda kardeşim telefonla yollayınca okudum ve baba erenleri arama fırsatı bulamadım.
1950'lerde Aleviler Demokrat Parti'ye oy verdi. Hatta oy endişesiyle Demokrat Parti yöneticileri Mısır'daki Kaygusuz Abdal Bektaşi Tekkesinin şeyhi Ahmed Sırri Babayı Türkiye'ye davet ettiler. Fakat CHP'ye yakın gazetelerde bu ziyaret tepkiyle karşılandı. Ahmed Sırri Baba, Merdivenköy Şahkulu tekkesinde meydan açtığı sırada otuz kadar Bektaşi ile birlikte tutuklandı ve ardından Türkiye'yi terk etti. 1960 darbesiyle kapanan Demokrat Parti'nin yerine Adalet Partisi'ni kuran Süleyman Demirel, Said Nursi'nin cemaati ile anlaşınca bu defa Aleviler CHP'ye oy vermeye başladı. Alevilerin CHP'ye oy vermeye devam etmeleri için, sorunlarının sürmesi gerekiyor. İktidar kanadı olan AKP içinse böyle bir sorun zaten yok. Her yıl Muharrem ayında yalan yere birkaç açılım açıklaması yapıyorlar, sonra da her şey unutuluyor.
Alevilik yani Kızılbaş Sufilik, Bektaşilikten farklı bir tarikat. Bektaşilerin sayısı çok az oysa Aleviler kalabalık yani oyları fazla. Bu nedenle Aleviler siyasette etkinler ama Bektaşilerin esamisi okunmuyor. Fakat iş sanat, edebiyat ve düşünce dünyamıza gelince Bektaşiliğin etkin olduğunu görüyoruz. Şu andaki Türk hükümetinin Arnavutluk'la arası çok iyi yani Cumhurbaşkanı isterse Bektaşiliği ayrı bir dine dönüştürme çabalarını engelleyebilir ama hükümetimizin içerde Bektaşilikle arası yok. Bu işin tek çözümü, Nevşehir'deki pir evini ve Bektaşi Dedebabalığı kurumunu ülkemizde yasal bir konuma kavuşturmak. Aksi takdirde sekiz yüz yıllık İslam tarikatı Amerikalıların elinde bir dine dönüşecek.
Yazar'a ait Diğer Yazılar
Alper Çeker
Alper Çeker 1972 yılında İstanbul'da doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesini ve İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Osmanlıca'dan çeviriyazı ve sadeleştirmeler, Rusça ve İngilizce'den çeviriler yaptı. Telif eserleri arasında Gece Şehre Dedi ki, Reziller, Kurt Cobain ve Seatle Olayı, Devrana Girip Seyran Edelim ve Kan Kardeşi Tarantino vardır.