İstanbul Kitaplığı

Mario Levi’nin Ardından

   Zeynep Pınarbaşı       Nisan 2024

Mario Levi’nin Ardından

2024 yılının ilk aylarında edebiyat dünyasında önemli kayıplar yaşadık. 31 Ocak'ta kaybettiğimiz Mario Levi de bu isimlerden biri. 1957 yılında İstanbul'da doğan Mario Levi'nin elli yıllık yazın yaşamında bize kazandırdığı eserlerle edebiyatımıza etkileri oldukça fazladır. 

1975 yılında Saint Michel Fransız Lisesi'nden, 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Fransız ve Roman Filolojisi'nden mezun olan Mario Levi; Fransızca öğretmenliği, ithalat, gazetecilik, radyo programcılığı, reklam yazarlığı gibi meslek grupları içinde yer aldı.

Yazmaya nerede başladı?

Yazmaya nerede başladı?

Kaleme aldığı ilk yazısını 1984 yılında Şalom gazetesinde yayımladı. Yine Şalom gazetesine yazdığı bir yazıda "İlk yazım Kafka'nın ‘Dönüşüm'ü üzerineydi. Bu benim de dönüşümümdü. Tarih Nisan 1984'tü. İlerleyen yıllarda bu yazıyı yazarlığımın başlangıç tarihi olarak kabul edecektim. Zaman hayal bile edemeyeceğim bir şekilde akmıştı," diye anlatır. 

İlk yazının ardından Hokka dergisi, Şalom, Cumhuriyet Gazetesi, Cumhuriyet Dergi, Stüdyo İmge, Gösteri, Milliyet Sanat, Argos ve Oksijen gibi birçok dergi ve gazetede yazıları yer almıştır. 

Bize bıraktığı eserler nelerdir?

1986 ile 2022 yılları arasında 15 kitabıyla Türk edebiyatında önemli bir yere sahip oldu. İlk kitabı 1986 yılında "Jacques Brel: Bir Yalnız Adam" ismiyle yayımlandı.  Otobiyografik özellikler taşıyan, yazarın aşkları, çocukluk ve ilk gençlik yıllarıyla hesaplaşması niteliğinde olan ikinci kitabı "Bir Şehre Gidememek" ile 1991 yılında Haldun Taner öykü ödülünü kazandı. 

1991 yılında çıkan ikinci kitabı "Madam Floridis Dönmeyebilir"; İstanbul'un azınlık çevrelerine, topluma uyum sağlayamayan ötekilerin hikayesidir.  1992 yılında ilk romanı En Güzel Aşk Hikâyemiz'i yazdı. Uzun bir aranın ardından1999 yılında "İstanbul bir Masaldı" adlı kitabı yayımlandı. Yaklaşık 6 yıllık bir çalışmanın ürünü olan bu kitap 1920 ve 1980 yılları arasında yaşayan bir Yahudi ailesinin hikayesidir.  Bu eseriyle 2000 yılında Yunus Nadi Roman ödülünü kazandı. Yine uzun bir aradan sonra 2005 yılında "Lunapark Kapandı" kitabı basıldı.  

Sırasıyla, Bir Yaz Yağmuruydu (2005), Karanlık Çökerken Neredeydiniz? (2009), İçimdeki İstanbul Fotoğrafları (2010), Size Pandispanya Yaptım (2013), Bu Oyunda Gitmek Vardı (2015), Bir Cümlelik Aşklar (201), Gördüklerimiz Görmediklerimiz -1 Bir Cuma Rüzgarı Kadıköy (2019), Gördüklerimiz Göremediklerimiz 2 Bu Salı ve Her Salı - Şişli (2020) ve Teğet Geçen Hayatlar 1 - Ayçiçekleri Her Gece Bir Yalnızlığa Bakar (2022) adlı eserleriyle Türk Edebiyatı'nda yer aldı. 

Mario Levi Yeditepe Üniversitesi'ndeki "Hikâye Anlatımı" derslerinin yanı sıra, yazı atölyelerinde birçok kişiye yaratıcı yazarlık dersleri vererek yeni yazarların yetişmesine destek olmuştur.  TRT 2 Kültür kanalında yayımlanan Muhayyelat adlı programda sanat, tarih, edebiyat içerikli yaptığı sunumların metinlerini de kendi yazdı.  

Mario Levi ve İstanbul

Her zaman Türkçe'ye önem veren, İstanbul aşığı bir yazar olarak bilinirdi. Ailesi Osmanlı'dan bu yana bu topraklarda doğmuş, yaşamış, buranın gelenek ve göreneklerine önem vermiştir. Mario Levi de aynı bakış açısıyla büyüyüp kendini bu topraklara adamış bir insandı. "Benim en derin vatanım Türkçe" diyerek dil bilincine verdiği önemi bizlere ifade etmiştir. 

Birçok söyleşide konu ettiği İstanbul'u uzun uzadıya anlatır, İstanbulluluk kimliğini gururla taşıdığını söyler. Çekingen, yalnız bir çocukluk yaşadığından bahseder. "Benim hayatımın hedefi yazmaktı," der. Zamanla yaptığı her meslek ona bir şeyler öğretir, kendine hikâyeler biriktirir. Bunlardan bazıları romanlarına konu oldu. Yazar, "Ayaklarım geri giderek yaşadıklarımdan çok bilgi edinerek çıkmışımdır," der.

Mario Levi yazarlığında iki türe; hikâye ve romana, en çok hikâyeye yoğunlaştığını ama romanı daha yakın tuttuğunu belirtir. Onun için hikâye 100 metre koşusu, roman maratondur. Kendisinin de maratoncu olduğunu söyler.

"Roman şehir ürünüdür, şehir kültürüdür."  

Dünya edebiyatında iz bırakan romancıların çoğunun şehirleri ile özdeşleştiğini, kendi kaderinin İstanbul olduğunu anlatır. İstanbullu kimliğini gururla taşıdığını, bunun ayrıcalık olduğunu söyler: "İstanbul'un sahip olduğu en önemli özelliği doğu ve batıyı bir arada yaşamaktır,". 

Mario Levi ve Kalemi 

Mario Levi kalemle yazardı. Kalemi yoksa bile zihninde yazmaya devam ettiğini, insanları gözlemlediğini söyler. Buna "hikâye avcılığı," der. Aynı zamanda dolmakalem koleksiyoncusu olan Mario Levi 1994'ten bu yana dolma kalemle yazmış, yeşil ve sepya mürekkep kullanmıştır. 

Akşamları 21'de yatıp gece 3'te uyanarak, sabaha kadar bazen gün boyu yazmaya devam ederdi. Yazılarını gece yazmayı severdi. Defterden bilgisayara geçirir, son kontrollerini yapıp bir daha yazardı. İki kontrol sonrasında romanın bittiğini, yazarken müzik dinlemediğini ve çalışma odasının Haydarpaşa Garı'ını gördüğünü anlatmıştır Kahvesi her daim yanındadır. 

Mario Levi neden yazar?

Öncelikle kendine ben ne anlatmalıyım, niçin yazıyorum, diye sorar. Farklı bir kültürün içinden gelmiştir Sefarad Yahudi'sidir, ustaları olarak bildiği bazı yazarların bu kültüre dair anlatıları olduğundan bahseder (Sait Faik, Sevim Burak, Haldun Taner). Fakat kendisi meseleyi içeriden yaşadığı için o dünyanın insanlarını anlatmanın, bu duyguyu dile getirmenin onun için cazip bir tarafı oldu. Edebiyatta öncelikle içselleştirilmiş, yaşanmış bilginin önemli olduğuna, ansiklopedik bilginin sadece birkaç adım atmamıza yardımcı olacağına inandırdı. 

Zamanın akışıyla farklı bir kültürü, daha doğrusu tek bir kültürü anlatmak ona yetmez. "Ben yazar olarak varoluşumu kendini azınlık hissedenlerin hikâyesi üzerine kurdum", der. Ustalarından olan Hulki Aktunç'un "Bir etnik azınlık vardır bir de etik azınlık vardır, sen ikisini de yazıyorsun" demesinin ona çok cesaret verdiğinden bahseder:  "Benim insanlarım yaralı insanlar, onların dile getiremediklerini dile getirmeye soyundum yıllarca,". 

Mario Levi'ye göre bir yazarda ne olmaması gerek:

Yeşilçam filmlerindeki yalıda yaşayan, robdöşambr giyen, hülyalı hülyalı bakan kişi değildir. Yazar hayatın içindeki kişidir. Bir de çok okuyan, aynı zamanda okuyarak kendini geliştiren kişidir. Hayatın içindedir, etrafını gözlemler, başkalarını izler. Onlara baktığında kendindeki farkı da görür. 

Mario Levi kimleri sever, kimlerden etkilenmiştir?

Sefiller´den Jean Valjean ilk kahramanıdır. Türk edebiyatında kendisini ilk heyecanlandıran isimler Sait Faik ve Yaşar Kemal´dir. Ustası olarak Selim İleri´yi gören yazar, kendisini Abdülhak Şinasi Hisar´ın, Yahya Kemal´in ve Ahmet Hamdi Tanpınar´ın geleneğinin izinde konumlandırır. Binbir Gece Masalları, Veba, Mrs. Dalloway, Huzur, Dava, Dünün Dünyası, Kayıp Zamanın İzinde, Deniz Feneri ve Karamazov Kardeşler en etkilendiği romanlardır. Virginia Woolf, Çehov, Dostoyevski, Turgut Uyar, Edip Cansever beğendiği şair ve yazarlardandır. Ancak bunlar arasında ayrıcalıklı yere sahip olan Virginia Woolf´tur. Türk edebiyatında Levi´yi etkileyen yedi kitap ise şunlardır: Dünyanın En Güzel Arabistanı (Turgut Uyar), Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Ahmet Hamdi Tanpınar), Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı (Bilge Karasu), Tutunamayanlar (Oğuz Atay), Sait Faik´in tüm öyküleri, Bir Denizin Eteklerinde (Selim İleri), Diz Boyu Papatyalar (Tomris Uyar).

Yazarlık yolunda birçok kişinin önüne engel olarak çıkan konulardan birine şu şekilde açıklık getirir: "Yazar olarak etkilenmekten çekinmeyin, etkilenin, ben de etkilendim. Bu gereklidir, önce bu etkileri alırsınız, yazdıkça yolunuzu bulursunuz. Bu resim, müzikte de geçerlidir. Yazdıklarınız herkes tarafından seviliyorsa bir sorun vardır demektir.  Birileri sevmeyecektir. Zamanla birileri tarafından sevildiğinizi görünce birileri tarafından sevilmemek önemini kaybeder,". 

Birbirinden değerli eserlerle Türk Edebiyatı'nın içinde yer alan önemli yazarlarımızdan biri olan Mario Levi'nin kaybını üzüntüyle taşıyoruz.  Okurlar için kıymetli bir yazar olmakla beraber yazarlık yolunda ilerleyenler içinde iyi bir yol göstericiydi. 

Sevgi ve rahmetle anıyoruz. 

Yazar'a ait Diğer Yazılar

Zeynep Pınarbaşı

1981 İstanbul doğumlu Zeynep Pınarbaşı, 2002 yılında Çukurova Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu. 20 yıl özel sektörde çalıştı. 2014 yılından beri okuma grupları ve yazma gruplarıyla birlikte çalışmalar yapmaktadır. Yaratıcı yazarlık, editörlük eğitimi alarak edebiyat alanında deneyimlerini artırdı. Birçok sanal ve basılı dergide yazıları yayımlandı. 6 adet seçki kitapta öyküleri bulunmaktadır. 2022 yılında Kutuya Sığanlar isimli öykü kitabı yayınlandı. Yazı alıştırmaları ve yaratıcı yazarlık alanında eğitimler vermektedir.