Düşünce

Cahillik Devrimi

   Alper Çeker       Kasım 2024

Cahillik Devrimi

 

Bilimin üzeri camdan bir kubbe ile çevrilidir. Bu camdan kubbe saydamdır, geceleri takımyıldızları gösterir ama aynı zamanda kırılgandır, en küçük darbede başınızın üstüne çöker.

İngilizce'de "dissertation" ve "thesis" diye iki sözcük var. "Dissertation", Latince "dissertatio" kökünden geliyor. Tartışmak, sorgulamak benzeri anlamları var. Latince'de "doktor", öğreten demek. Batı'da doktora yapmak yani öğreten olmak  için bir "dissertation" yazmanız gerekiyor. Bu dissertation'ın koşulları orjinal olmak, yazıldığı alanda yeni bir keşif yapmak, yeni veriler sunmak, böylece bilimin ilerlemesini sağlamak. Konu doğa bilimiyse dissertation ampirik olmalı, gözleme ya da deneye dayanmalı, verileri yazarın kendisi tarafından toplanmalı. Fakat konu felsefe ya da edebiyatsa;  dissertation'dan yeni bir fikir, yorum, bakış açısı sunması bekleniyor.

İngilizce'de bir de "thesis" var. Sözcük Yunanca "teklif" anlamındaki  "tithenai" kökünden geliyor. Batı'da "thesis" üniversiteyi bitirmek ya da yüksek lisans yapmak için yazılıyor. Thesis'den mutlaka bilime bir katkı yapması arzu edilmiyor. Daha çok, öğrenciden kendisini geliştirmesi için kaynak taraması yapması isteniyor.

Vaktiyle ÖDTÜ öğrencileri mezuniyet töreninde "kızlı erkekli robot yapıyoruz" yazan bir pankart açmıştı. ÖDTÜ'de öğrenciler bugüne kadar mutfak robotu bile yapmadı. Eğer üniversitede bu alanda bir buluşun patenti alınmış olsaydı, bütün dünyada gündem olurdu. Pankart açan öğrencilerin tek yaptığı, ideolojiyi kullanarak hiçbir şey yapmamış olmalarını meşrulaştırmak. İdeoloji çamaşırları beyazlatmaya yarar. İdeolojiyle saçmalıklarımızı rasyonelleştirir, ahlaksızlıklarımızı meşrulaştırırız.

Benim asıl konum biraz felsefe, çokça edebiyat. Edebiyat özellikle de şiir konusunda çıkan her şeyi okumaya çalışırım. Örneğin Baki Asiltürk'ün Türk Şiirinde 1980 Kuşağı adlı kitabının iki basımını da okumuştum. İkisi de kaynak taramasıydı, alıntılardan oluşuyorlardı; yalnızca ikinci basım biraz genişletilmişti. Yazara ait hiçbir yorum, bakış açısı içermeyen kitap, thesis'in tanımına uyuyordu. Bu duruma felsefeden İbrahim Kalın'ın kitaplarını örnek verebilirim. "O onu dedi" diye alıntılarla başlayıp "bu bunu dedi" diye yine alıntılarla bitiyorlar. Türkiye'de thesis ve dissertation ayrımı yok. Yüksek lisans için de doktora için de alıntılardan oluşan, kaynak taraması seviyesinde bir metin yazmanız yeterli. Böyle olunca üniversitelerimiz bilime katkıda bulunmuyor, bizden yeni bir yorum, bakış açısı çıkmıyor.  

Türkiye'de kurulu düzene rağmen dissertation tanımına uyan birkaç doktora tezi var. Bunlardan biri, rahmetli Hüsamettin Arslan'ın Epistemik Cemaat'i. Hüsamettin Arslan bu tezi savunurken jüriye, konu hakkında bilgileri olmadığı için kendisinin yazdıklarını yargılayamayacaklarını söylemişti. Hüsamettin Arslan ahlaklı bir entelektüeldi. Akademisyen olmak için girdiği mülakatta nereli olduğu sorulunca, "Kürt değilim" dedi. Heyetteki kişi "Onu sormadım" deyince "Ama onu öğrenmek için sordunuz" yanıtını verdi. Katıldığı bir televizyon programında "bilimin kutsal ineği" benzetmesini yapan sunucudan, inanca saygısızlık olduğu için ifadesini düzeltmesini istedi. Bir iyiler bir de yalnız yaşayan erkekler erken ölüyor, Hüsamettin Arslan da zamansız ayrıldı aramızdan.

Hüsamettin Arslan'dan bilginin üretilmesi sürecinin, epistemik cemaatin uzlaşması olduğunu öğrenmiştim. Son üç yüz yılda Batı, bilginin merkezi ve tekeli oldu. 29 Mart 1883 tarihinde Ernest Renan, Sorbonne Üniversitesinde "İslam ve Bilim" başlıklı bir konferans verdi. Aynı yıl Namık Kemal karşılık olarak "Rönan Müdafaanamesi"ni yazdı. Bu müdafaanameyi çok ileri bir yaşta okudum. Gördüğüm kadarıyla Türkiye'de bile Namık Kemal'in reddiyesini okuyanların sayısı "sen, ben, bizim oğlan"ı geçmiyor. Oysa Renan'ın konferans metni birçok dile çevrildi, Edward Said'in Şarkiyatçılık'ı gibi kitaplarda tartışma konusu oldu.  

Günümüzde bir Türk'ün yazdıklarının Batı'da çevrilip ciddiye alınmasının tek bir yolu var. Orhan Pamuk gibi Türklerin 1 milyon Ermeni ve 100 bin Kürt öldürerek soykırım yaptığını iddia etmeniz ya da Daron Acemoğlu gibi Osmanlı'da matbaanın yasak olduğu yalanını yazmanız gerekiyor. Tabii ki bunun suçlusu Batı değil. Türkiye'deki müesses nizam; bilginin üretilmesinin, dünya bilimine katkıda bulunmanın, yeni fikirler ve kavramlar üretmenin, özgün bakış açıları getirmenin önünde engel. Eğer biz bunları yapıyor olsaydık, Batı tarafından taltif edilmek için kendimizi hor görmemize, yukarıdaki soytarılıkları yapmamıza gerek kalmazdı. İbn Sina ve İbn Rüşd özellikle tıp alanındaki buluşlarıyla dünya bilimine büyük katkı yaptılar. İkisinin de kitapları beşer-altışar defa o dönemde Batı'nın bilim dili olan Latince'ye çevrildi. Her çevirinin önsözünde çevirmenler daha önce çevrilmiş olduğu halde o kitabı kendilerinin neden bir kez daha çevirmeye gerek duyduklarını yazdılar.  Batı böylece vebaya yakalanmayanları cadılıkla suçlayan bir güruhtan, bilgi toplumu olmaya evrildi. Biz ise onlara başımızı okşatabilmek için dilimizi çıkarıp ağzımızdan salyalar saçarak oraya buraya sıçramak zorundayız.

Cumhuriyetin ilk yıllarında toplamda dört üniversiteyle dünya bilimine katkıda bulunduk. Bir süreliğine de olsa Türkler astronomik keşifler yapan, bilinmeyen hastalıklar bulan, yazdıkları tarih kitapları uluslararası bilim akademilerinde ödüller alan bilim insanları yetiştirdi. 2000'lerin ilk çeyreğinde Türkiye'de eğitim öğretim özelleşti. İki yüzden fazla üniversite açıldı. Derken Türkiye'deki eğitim öğretim bütün ölçümlerde dünya sonuncusu çıktı.  İbn Sina'nın Avrupalılara aşıyı öğreten öğrencileri olmaktan çıkıp, tıp fakültelerinde bardak çekme bölümü açan bir cahiller ülkesine döndük.            

 

 

 

Yazar'a ait Diğer Yazılar

Alper Çeker

Alper Çeker 1972 yılında İstanbul'da doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesini ve İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Osmanlıca'dan çeviriyazı ve sadeleştirmeler, Rusça ve İngilizce'den çeviriler yaptı. Telif eserleri arasında Gece Şehre Dedi ki, Reziller, Kurt Cobain ve Seatle Olayı, Devrana Girip Seyran Edelim ve Kan Kardeşi Tarantino vardır.

Öykü

Tüm Yazılar

Şiir

Tüm Yazılar