ESAMİ LİSTESİNDE ADI YOK TÜRK FUTBOLUNUN
Tabutların kapakları aralandı. Hortlaklar geziyor yeşil sahalarda. Kapanmış bir devrin ölüleri hortladı.
Aziz Yıldırım'ın başkanlığını yaptığı eski Fenerbahçe yönetiminin neredeyse tamamı, AKP'nin müteahhitlerinden oluşuyordu. Ali Koç da bu isimlerden biriydi. Ali Koç Fenerbahçe başkanlığına aday olduğunda, bütün Türkiye Türk futbolunu Aziz Yıldırım'dan kurtarmak için ona destek verdi. Fenerbahçe kongresi rekor bir katılım ve oyla Ali Koç'u başkan seçti.
O günden beri Ali Koç'un kulübün futbol şubesini yönetemediği ortada. Bir başkan yerine amigo gibi davranıyor. Bana göre göreve geldiğinde taraftara acı reçete açıklamalıydı. İlk yıl alt yapıdan gelen on altı-on yedi yaşındaki çocuklarla kümede kalmaya oynamalıydı. İkinci yıl on yedi- on sekiz yaşına gelmiş aynı çocuklarla ilk beşe girmeye oynamalıydı. Üçüncü yılda koşu mesafesinin 7-8 kilometre olduğu ligimizde gelişmiş liglerin ortalaması olan 12 kilometreyi koşan gençlerle, hakemleri de yenen bir takıma sahip olurdu. İyi oyunu, gayretli oyuncuları ve dolu kasayı gören taraftar başkana bu sabrı gösterirdi. Fenerbahçe Türkiye'nin Arsenal'i, Borussia Dortmund'u olabilirdi.
Ali Koç ise işin başına yetersiz yöneticiler ve antrenörler getirdi. Bunlar komisyonculuktan yakınlarını kulüpte işe sokmaya kadar türlü ahlaksızlıkla anıldılar. Takım kadrosu yanlış transferlerle şişti. Mesela Cengiz Ünder'in futbol yaşantısını bıraktığı biliniyordu, kulübü maaşının yarısını ödemeyi teklif eden birine bile futbolcuyu verebilirdi ama Fenerbahçe bu transfere 15 milyon euro harcadı. Maliyetinden dolayı kötü yönetimin akla gelen önemli bir örneğidir bu transfer.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor... hepsi kötü takımlar. Maçlardan önce Hatayspor'un, Sivasspor'un kadrolarına bakıyorum, listede Türk yok. Bunlar şampiyonlar liginde her yıl yarı final oynayan takımlar değil, altı üstü kümede kalmak için sahaya çıkıyorlar. Peki bu kulüplerin yöneticileri neden alt yapıdan oyuncu yetiştirmek ve kulübün kasasını doldurmak yerine paraları işe yaramaz yabancı transferlere saçıyorlar? Bu, yanıtını herkesin bildiği ama kimsenin söylemediği sorulardan. İyi futbolun ölçüsü, Avrupa'da oynanan maçlar. Avrupa'da Türk kulüplerinin esamesi okunmuyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş antrenör farkıyla bu yıl ligimizde bir şeyler yapabilir, diğer takımların hâlâ antrenörü bile yok.
Fethullahçı terör örgütüne üye polislerin sokak eylemlerini kışkırtmak için Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarına yaptığı saldırıların anısı çok taze. Geçtiğimiz ay Fethullahçı tertipleri hatırlatan bir saldırı İzmir'deki Göztepe-Fenerbahçe maçında Ali Koç'a yapıldı. Baş rolde, saldırganı koruyan polisler var yine.
Yazının başında Ali Koç'un da bir zamanlar AKP'nin müteahhidi olan Fenerbahçeli yöneticiler arasında olduğunu ifade etmiştim. Koç ailesi ödediği vergi ve yarattığı istihdam ile ülkemizin ekonomisi için çok önemli. AKP'nin kasası niteliğindeki müteahhitler ise hem vergi vermiyor hem de yüklendikleri işlerde Vietnam'dan getirdikleri ucuz iş gücünü kullanıyorlar yani istihdam yaratmıyorlar. Koç'ları bu müteahhitlerden ayrı tutmak gerek. Koç ailesi devlete yaptığı işlerde kimseye komisyon vermemesiyle tanınıyor. Açıklanmayan ama herkesin tahmin ettiği nedenlerden dolayı Altay tankının seri üretim ihalesi, tankın tasarımını yaptıran Koç ailesinden alınınca hükümet ile aile arasında ipler koptu. Koçlar hem gezi olaylarına katılan eylemcileri desteklediler hem de Ekrem İmamoğlu'nun seçim kampanyasını finanse ettiler. Altay tankı hâlâ ortada yok ama AKP ucuz bir hesap için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kaybetti.
AKP çok kötü yönetiliyor ve girdiği bütün seçimleri kaybediyor. Türkiye Futbol Federasyonu seçimleri bunun son örneği. AKP'liler dışarı tek bir kuruşun bile kaçmasını istemiyorlar, bütün para partiye akmalı. Buna kültür-sanat alanından bir örnek vereyim. Uzun zamandır kitap ve dergi yayıncılığı zor durumda. Bakanlık yayınevlerinin bastığı kitaplardan beşer yüz tane alsa, maliyet karşılanır ve sektör devam eder. Bunun yerine AKP'liler devlete kitap satmak için KETEBE yayınlarını kurdular. Karşı tarafta Koç ailesinin kültüre ve sanata yaptığı katkı ayrı bir yazı konusu olur.
AKP kötü yönetimin, kayıpların hırsını Ali Koç'a saldırarak mı çıkartmak istiyor? Eğer Rahmi Koç yarın öbür gün "Size ikinci bir oğul yedirmem" deyip Ali Koç'a futboldan el çektirirse, Aziz Yıldırım geri döner ve yeni Cem Papilalar ortaya çıkar. Ali Koç'un iş bilmezliği için bir çuval laf ettim ama beyefendiliğine ve dürüstlüğüne kimse dil uzatamaz. Değil hükümeti, Türkiye'yi bile hallaç pamuğu gibi savuracak bir güce sahip. Bir gecede ekonomiyi bitirebilir, tek bir sözüyle milyonları sokağa dökebilir. Yine de kendisine yapılan saldırıdan sonra içişleri bakanı ile konuşmayı seçti. Ben olsam bu olgunluğu göstermezdim herhalde. Çünkü olaylı maçın oynandığı statta biletli seyircileri içeri almayan, Ali Koç'u korumakla yükümlüyken ona saldırılmasına göz yuman, saldırganı tutuklaması gerekirken tanınmaması için giysilerini değiştirip onu tribüne gönderen polisler İzmir valisine bağlı. İzmir valisi de içişleri bakanına bağlı. Yani bakan, olaylar piramidinin tepesindeki kişi.
Bir de basında bu olaya verilen tepkilere bakalım. Galatasaray kulübü üyesi gazeteciler, avukatlar, televizyon yorumcuları vb. mecliste Alpay Özalan'dan dayak yiyen Ahmet Şık'ın kışkırtıcı sözleri hakkında tek bir söz söylemeden, yalnızca şiddeti kınadılar. Fakat bu olaydan birkaç gün sonra Ali Koç saldırıya uğrayınca aynı çevreler "o da kışkırtmasaydı" diyerek faturayı Ali Koç'a kestiler. Galatasaray kulübü çevresi konulara tepeden bakan seçkinlerden, entelektüellerden oluşmuyor; onlar da en az diğerleri kadar lümpen ve fanatik.
Bazen televizyon seyrederken CHP'li konuşmacıların ekonomi hakkında söylediklerine katılıyorum. Böyle zamanlarda "Yoksa CHP'ye sempati duymaya mı başladım?" diye telaşlanıyorum, sonra Halk TV'yi açıp birkaç dakika seyrediyor ve tövbe edip özüme dönüyorum. Günün birinde Fenerbahçe'nin hakkını savunan bir yazı yazacağım aklıma gelmezdi ama bu hükümet bana bunu da yaptırdı.
Yazar'a ait Diğer Yazılar
Alper Çeker
Alper Çeker 1972 yılında İstanbul'da doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesini ve İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Osmanlıca'dan çeviriyazı ve sadeleştirmeler, Rusça ve İngilizce'den çeviriler yaptı. Telif eserleri arasında Gece Şehre Dedi ki, Reziller, Kurt Cobain ve Seatle Olayı, Devrana Girip Seyran Edelim ve Kan Kardeşi Tarantino vardır.