Kazak Yaratıcı Yönetmenleri Dünya Çapında Şöhret Kazanıyor
2000'li yılların ikinci on yılının başlangıcı Kazak yaratıcı sineması için bir dönüm noktası oldu. Ülke, Kazak film stüdyoları aracılığıyla Kazak sanat sinemasının yeniden doğmasını sağladı.
Kazak Yaratıcı Yönetmenleri Dünya Çapında Şöhret Kazanıyor
2000'li yılların ikinci on yılının başlangıcı Kazak yaratıcı sineması için bir dönüm noktası oldu. Ülke, Kazak film stüdyoları aracılığıyla Kazak sanat sinemasının yeniden doğmasını sağladı ve bu, Kazak yönetmenlerin benzersiz bakış açılarının hayata geçirilmesinde katalizör oldu.
Cannes, Berlin ve Venedik Film Festivallerinde dönemin genç sinemacıları Emir Baygazin, Adilhan Yerjanov ve Ferhat Şaripov'un (Temirbek Jurgenov Kazak Ulusal Sanat Akademisi mezunu) bir dizi filmiyle dünya eleştirmenleri Kazak yaratıcı sineması fenomenini fark etmeye başladı.

Emir Baygazin
Aktöbe ili doğumlu olan Baygazin, 1984'te doğdu. Tam zamanlı yönetmenlik yapması birkaç yılını aldı. Baygazin, Aktöbe'deki bir üniversitede yalnızca bir yıl okuduktan sonra iki yıl boyunca ildeki drama tiyatrosunda oyuncu olarak çalıştı. 20 yaşındayken oyuncu olmak için Kazak Ulusal Sanat Akademisi'ne kaydoldu ve sonunda ana dal olarak film yönetmenliğini seçti. Emir Baygazin, 2013 yılında ilk uzun metrajlı filmi "Armoni Dersleri"yle Uluslararası Berlin Film Festivali'nin ana yarışmasına katılan ilk Kazak yönetmen oldu. Baygazin'in o zamanki rakipleri arasında önde gelen yönetmenler Steven Soderbergh, Gus Van Sant ve Bruno Dumont vardı.
Kırsal bir okulda zorbalığı konu alan film, o yıl Berlin'de olağanüstü sanatsal başarısı nedeniyle Gümüş Ayı'yı, 18. Saraybosna Uluslararası Film Festivali'nde büyük ödülü ve çeşitli film festivallerinde neredeyse bir düzine büyük ödülü aldı. 2013'te Hollywood Reporter, filmin "acımasızca şiirsel, biçimsel olarak disiplinli ve psikolojik açıdan sürükleyici olduğunu, bunun haklı bir keşif olduğunu" yazdı. Eleştirmenlere göre, Berlinale programcılarının Kazak yazar-yönetmen Emir Baygazin'i "Armoni Dersleri" ile büyük lige taşıma yönündeki cesur kararı meyvesini verdi.
Bir eleştiride "'Armoni Dersleri'ni büyüleyici kılan şey de belirli tematik unsurların aşinalığını alışılmadık ortam ve yaklaşımla tartmak. Film, esasen, akıllı genç çocukların lisenin acımasız ortamında şiddet uygulayabilen marjinal figürlere dönüştürüldüğü dışlama, aşağılama ve zorbalık sürecini konu alıyor. Vahşet ve lirizmin yan yana gelmesinde Gus Van Sant'ın ‘Fil'i gibi filmlerin belli belirsiz yankıları var, ancak bu daha çok farklı bir sesin kültüre özgü bir çalışması" denmektedir. Ana karakterin zorbalığa ve içselleştirilmiş duygusal çalkantılara ilişkin hikâyesi, Amerika ve dünya genelindeki okullardaki durumlarla paralellik gösteriyor. Ana karakterin mutlu sonu kaçınılmaz olarak reddedilir, ancak Hollywood muhabirinin deyimiyle final daha rahatsız edici, hatta unutulmaz hale gelir.
"Uyum Dersleri", Baigazin'in yetişkinliğe geçiş üçlemesinin bir parçası oldu; burada baş kahramanlar, yetişkinlere ve birbirlerine karşı çıkan, yalnız kurtlar gibi davranan gençler ve ergenler. Üçlemenin ikinci filmi "Yaralı Melek" ilk gösterimini 2016 yılında Uluslararası Berlin Film Festivali'nde yaptı. Film, Almanya'daki Funf Seen Film Festivali'nde En İyi Film ödülünü, Güney Kore'deki Jeju Film Festivali'nde Jüri Özel ödülünü ve En İyi Film ödülünü, Kosice'deki (Slovakya) Sanat Filmi Festivali'nde En İyi Yönetmen ödülünü aldı.
Üçlemenin son filmi "Nehir", Venedik'te Horizons deneysel ve yeni filmler yarışmasında (2018) en iyi yönetmenlik ödülüne layık görüldü ve Hollywood Yabancı Basın Derneği'nden bir ikramiye kazandı.
Hollywood Reporter'a göre "Yaralı Melek" kafa karıştırıcı olsa bile insanı hayrete düşürüyor ve her kareyi sade bir güzellik kompozisyonuna dönüştürüyor. Eleştirmenlere göre Baygazin, minimal kamera hareketi ve ağırlıklı olarak statik çekimlerde gerçekleşen aksiyonla daha da kendine güvenen bir görsel stilist haline geldi. The Village'a verdiği röportajda süreci anlatan Emir Baygazin, filmin bir "iç duvarına" sahip olmasının kendisi için önemli olduğunu söyledi: "Filme sadece gerekli gördüğüm şeyleri dahil ediyorum ve filme aldığımız şeylerin çoğunu keserek ekibimi sinirlendiriyorum. Bana göre bir gerçek güzellik bir de şeker ambalajı güzelliği var. Kurgu sırasında soğukkanlılığınızı korur ve filmin içsel, görünmez gelişimini düşünürseniz, o zaman ilkini başarırsınız. Daha sonra film sahneleri ekranı ‘yakar' ve dikkat çeker"

Adilhan Yerjanov
Adilhan Yerjanov, 1982 yılında Jezkazgan'da doğdu. Kazak Ulusal Sanat Akademisi mezunu olan Yerjanov, Kazak arthouse'ının belki de en üretken ustasıdır. 2022 yılında beş projeyi hayata geçirdi. Filmleri Cannes ("Sahipler", "Dünyanın Şefkatli Kayıtsızlığı"), Venedik ("Sarı Kedi", "Goliath"), San Sebastian ("Karanlık, Karanlık Bir Adam") ve Rotterdam ("Fırtına") gibi önde gelen festivallerin programlarında yer aldı.
Çocukken çizgi roman çizmeye düşkündü ve bu daha sonra yönetmenlik tarzına dönüştü. Eleştirmenlere göre eserleri, akılda kalıcı amatör tiyatro senaryosunun gülünç komedi ve keskin toplumsal eleştiriyle bir arada var olduğu bir tür film çizgi romanıdır. Yönetmen taşra yaşamındaki yolsuzluğu ve hukuksuzluğu sümen altı eden, anlamsız bir gelenek olan ataerkil kurumları hedef almaktadır. Neredeyse tüm filmlerin aksiyonu aynı yaratıcılık evreninde geçer; ziyaret edilmesi kolay ama çıkması zor olan Karataş köyünde. Yerjanov söyleşilerinin birinde "Çocukken çizimde pek iyi olmasam da çizgi film yapmak istiyordum. Çizgi filmlerin nasıl yapılacağına dair hiçbir fikrim yoktu ve her şeyi kare kare yapmak zorunda kaldım. Heyecanım yavaş yavaş çizgi roman çizimlerine dönüştü ama yeni yayınlara ulaşamadım. Murzilka dergisinin yalnızca birkaç sayısını aldığımı hatırlıyorum. Bu Sovyet çizgi roman yöntemi büyük olasılıkla, sanki çocuklarımın çizgi romanlarıymış gibi yarattığım storyboard'larıma da yansıyor" dedi.
Eleştirmenlere göre Yerjanov'un yaratıcı tarzının özü, bir taşra köyünde bir seri katilin aranmasını konu alan kara komedi "Karanlık, Karanlık bir Adam" idi. Toplumsal gerçekçiliğin dehşeti absürt ve mezarlık mizahıyla yumuşatılıyor. Eylem üç yerde gerçekleşiyor: güzel bir mısır tarlası, bir çocuk cesedinin yer aldığı kargo konteynırlarının bulunduğu bir depo ve bir polis karakolu.
New York Times eleştirmenleri filmi "açıkça beyazperde için sürükleyici bir şekilde tasarlanmış" olarak tanımladılar ve yöntem ve temaları bakımından filmi Bruno Dumont'un "Humanité"si, Bong Joon Ho'nun "Memories of Murder"ı ve Nuri Bilge Ceylan'ın "Bir Zamanlar Anadolu'da" adlı eseri gibi beğenilen sanat eserleriyle aynı seviyeye koydular. İncelemede "Gizemli yönü dolaylı olarak ele alınıyor. Film daha ziyade ruh hali üzerine bir eser ve zifiri kara mizahının büyük bir kısmı, çorak manzara ile içerdiği çok sayıdaki dehşet arasındaki zıtlıktan kaynaklanıyor. ... Yalnızca kapanış anları daha az gergin görünüyor," denmekte.
Umutsuzluğun umut için alan yarattığı ortada. Çünkü umudun en güçlü tezahürlerinden biri, çevrenizdeki her şeyin olumsuz olduğu ve bu umudun var olması için hiçbir zeminin olmadığı durumlarda ortaya çıkar. Daniyar Alşinov'un canlandırdığı ana karakter Bekzat, hiçbir şeyi kalmadığında ve hayattan hiçbir beklentisi olmadığında o an ilk kez her şeyi farklı yapmaya karar verdiğini keşfeder.

Ferhat Şaripov
Şaripov, 1983'te Almatı'da doğdu. Tesadüfen yönetmen oldu. Şaripov'un röportajlarında söylediği üzere gençlik yıllarında müzisyendi ve bir rock grubunun üyesiydi. İlk hayali ses mühendisi olmaktı. Ancak Kazak Ulusal Sanat Akademisi'ne kaydolduktan sonra yanlış kapıdan girdi ve ses mühendisliği yerine yönetmenliğe başvurdu. Sonunda akademide her iki bölümü de tamamladı.
Sinemada ilk çıkışını 2010 yılında "Pembe Tavşanın Hikâyesi" ile yaptı. Eleştirmenlere göre, kâh bohem kâh gangster gruplara katılan; çekici, zengin bir kızla tanışan, kavga eden ve barışan öğrenci Yerlan'ın hikâyesi, Kazakistan film endüstrisinde gösterişli film döneminin sonunu işaret ediyordu.
"Bir Liderin Sırrı" (2018) filminde Şaripov'un yeni kahramanı, orta yaş krizi yaşayan 40'lı yaşlarında sıradan bir adamdır. Film doğrudan Raşid Nugmanov'un, ünlü Kino grubunun solisti Viktor Tsoy'un başrolünde olduğu, Sovyet sonrası dönemin ilk filmi olan "İğne"den (1989) bir alıntıyla açılmaktadır, ve 2019'da Moskova Uluslararası Film Festivali'nde en iyi film dalında Altın St. George ödülünü ve Varşova Film Festivali'nde büyük ödülü kazanmıştır.
Tartışılan konular, 40 yaşına gelen insanların benzer yargılamalara tabi tutulduğu birçok ülkeyle eşzamanlıdır. Uluslararası jüri bunu gördü, ancak anlaşılan o ki jürinin kalbini kazanan, yönetmenin aşırı hoşgörülü modern bir toplumda her şeyi yoluna koyma cesareti oldu. Rusya Kinokultura'nın eleştirmenlerine göre film, tamamen kafası karışmış nesile odaklanıyordu: "Çocukken bir takım değerlerle yetiştirildiniz. Daha sonra sistem değişti. Bazıları yoluna devam etti ve değerlerini değiştirdi. Ancak bazıları kendilerini kaybolmuş ve şaşkın hissettiler. Filmin en başında, kişisel gelişime yönelik eğitim oturumlarında dile getirilen bu açılış cümleleri, ana temalardan birini takdim ediyor: Yakın geçmişin solmakta olan değerleri ile onların geleceğini şekillendiren yeni inşa edilmiş değerler arasında kalan Sovyet sonrası kuşağın çıkmazı."
Kahraman, bir ahlaki seçimler zincirini gerektiren bir dönüşümden geçer ve başarısının öyküsünü, düpedüz suçlu olmasa da, ahlaki açıdan ikircikli hale getirir.
Şaripov, 2020'de Almatı'da 1990'ların sonlarında gençler arasında yaşanan eroin salgınını anlatan "18 Kilohertz"i yayınladı. Film, Varşova Uluslararası Film Festivali'nde (2020) Büyük Ödülü ve Cottbus Uluslararası Film Festivali'nde (2020) Gençlik İçin En İyi Film ödülünü kazandı.
Şaripov, 2022 yapımı "Şema" filminde gençlerin uyuşturucu bağımlılığı temasını sürdürdü. Uluslararası Berlin Film Festivali'nin Generation 14plus bölümünde Büyük Ödül'ü aldı.
Her iki film de yalnızca sanat festivalleri için yapılmamış, aynı zamanda ebeveynler ve ergenlik çağındaki çocuklar arasındaki sohbeti kolaylaştırarak her iki tarafın da birbirini duymasına olanak tanıyorlar. Şaripov'a göre gençler, yetişkinlerin tepkisini tahmin ettikleri için pek çok tabu konuyu tartışmıyorlar. Yönetmen bir gence seçenek sunmanın önemli olduğuna inanıyor.
Ferhat Şaripov, The Steppe ile yaptığı röportajda, "Kendini filmin ana kahramanına benzer bir çıkmazın içinde bulmak oldukça kolaydır. İnsan özgürlüğünü sınırlamak son derece zordur. Filmim bir seçim yapmakla ilgili. Bir gencin bu seçimi kendisinin yapması ve bir seçime sahip olduğunu anlaması kritik önem taşıyor" diyor.
The Astana Times, 10 Ocak 2023