Edebiyat

Dionysos ile Sokrates Arasında

   Celil Civan       Mayıs 2024

Dionysos ile Sokrates Arasında

Kimi klasik çağ edebiyatı yorumcuları Euripides'in Bakkhalar oyununu Dionysos inancının kutsal kitabı sayar. Bana göre, bu oyun bir kutsal kitap olmasa da bir ilmihal niteliği taşır. Zira Dionysos inanışının hem inançlarını hem de ibadetlerini özetler.

İşin ironik tarafı oyunu Euripides'in yazmasıdır. Nietzsche'ye göre Euripides tragedyanın sonunu getiren isimdir. Ayrıca Euripides başka oyunlarında da tanrılara kuşkuyla bakar. Dolayısıyla bu ismin tragedyanın iki kutbundan biri (diğeri Apollon'dur) üzerine bir oyun yazması şaşırtıcıdır. Bu nedenle oyun iki biçimde yorumlanmıştır; Bakkhalar ya Dionysos inancını eleştirmekte veya övmektedir. Tarihi bir hakikat ise Euripides'in bu oyunu Dionysos inancının hala etkili olduğu Makedonya'da yazmış olmasıdır. MÖ 408'te "tanrılarla alay ettiği için" halkın saldırısına uğrayan yazar, gönüllü sürgüne gitmiş, Makedonya kralı tarafından saygıyla karşılanmıştır. İşte Euripides Bakkhalar oyununu burada yazmıştır. Belki de oyun, kendisine kucak açan Makedonyalılara bir hediyedir.

Dionysos Yunan mitolojisine sonradan girmiş, dışarlıklı bir tanrıdır. Halikarnas Balıkçısı Dionysos'un Anadolu kökenli olduğunu sık sık vurgular. Hatta "Ben söyleyince kabul etmiyorlar" diyerek yabancı kaynakları da gösterir. Bu tanrının kökeni Anadolu'yu da içine kapsayan bir coğrafyadır. Bunu yabancı kaynaklar bir yana, oyunun başında görmemiz mümkün. İnsan kılığında sahneye çıkan Dionysos, Thebai kentine vardığında, buraya gelene kadar nerelerden geçtiğinden bahsederken kökenlerine atıf yapar:

Lidya'nın, Frigya'nın altın yatağı

ovalarından geliyorum. Gezip gördüm Pers ülkesinin

güneş yanığı bozkırlarını, Baktria'nın surlarla çevrili kentlerini,

Medya'nın dondurucu iklimini yaşadım ve mutlu Arabistan'ı

bütün Asya ülkelerini tuzlu denizin kıyılarında,

Hellenler'le doğuluların birlikte yaşadığı

güzel burçlu kentlerde gezdim.

(Bakkhalar, Mitos Boyut, s. 29)

Dionysos İnancının Temelleri

Dionysos bu yolculuklardan sonra nihayet Thebai'ye gelmiştir. Buraya gelmesinin bir amacı vardır. Dionysos Thebai'nin kurucusu Kadmos'un kızı Semele'nin oğludur. Babası Zeus'tur. Dolayısıyla bir tanrıdır. Thebai'de de onun peşinden giden ve Maenad diye adlandırılan kadınlar vardır. Bunlar ormanlarda dolanıp şenlik yaptığı gibi kimi zaman transa girip hayvanları çiğ çiğ yerler. Ancak kentte kendine inananlar olsa da kendisinin bir tanrı olmadığına dair söylentilerin yayıldığından yakınır, Dionysos. Amacını şöyle açıklar:

Evet, bu kent anlamalı artık -istese de istemese de-

töremi törenlerimi bellemesi gerektiğini.

Semele'nin Zeus'tan doğurduğu bir tanrı olduğumu

bütün insanlara kanıtlayarak

onarmalıyım anamın incinen onurunu. 

(Bakkhalar, s. 30)

Kentin kurucusu Kadmos yaşlandığı için krallığı torunu Pentheus'a bırakmıştır. Dionysos'un duyduğu söylentilerin kaynağı da genç kraldır. Pentheus Dionysos'un tanrılığına karşı çıkmakta ve Maenadları durdurmak istemektedir. Bunun önemli bir nedeni ise annesi Agaue'nin de bir Maenad olması ve geceleri ormanlarda, kırlarda dolanmasıdır.

Hem bilge yönetici Kadmos hem de  -meşhur- bilici Teiresias Pentheus'u bu konuda uyarır. Onlara göre, genç kralın tanrıya karşı gelmemesi gerekmektedir. Ancak Pentheus tragedyaların en büyük günahı olan hybris'e (gurur, kibir) kapılmıştır. İnsan kılığına girmiş Dionysos'u bir Dionysos rahibi zannederek tutuklattırır. Dionysos tanrı olduğu için Pentheus'u kandırır, ona ormana gidip kadınları ziyaret etmeyi teklif eder. Fakat kadınlar ondan çekineceği için genç kralın kadın kılığına girmesi gerekmektedir. Pentheus kadın kılığına girip ormana gidince kadınların saldırısına uğrar. Annesi Agaue trans halinde olduğu için onu bir "aslan yavrusu" zannederek öldürür. Agaue Pentheus'un kafasını bir dala takıp Thebai'ye gelir. Burada Kadmos onu trans halinde uyandırınca ne yaptığını fark eder, yıkılır ve gönüllü sürgüne gider.

Bakkhalar'a neden bir ilmihal gibi bakılması gerektiği birkaç açıdan aşikârdır. Başlangıçta Dionysos "itikadi" konuya girer: Ben bir tanrıyım ve Thebai bana inanmalıdır. Pentheus'un "katletilmesi" ise Dionysos için yapılan törenin sembolik bir ifadesi olarak "ibadetleri" özetler. Pentheus'un ölümü aslında bir kurban törenidir. Dahası burada kurban edilen Pentheus'tan ziyade yeniden doğması için Dionysos'tur. Bunun işaretini ise Agaue'nin ifadesini görmekteyiz. Agaue oğlunu bir aslan yavrusu zanneder. Kurban edilen Dionysos olduğuna göre aslan yavrusu Dionysos'u sembolize etmektedir. Dionysos da Zeus'un yavrusu olduğuna göre aslan ile kastedilen de Zeus'tur. (Burası ilginç bir noktadır. Atina'daki Dionysos şenliklerinde boğalar kurban edilir. Oysa burada aslan yavrusundan, dolayısıyla Zeus'tan aslan olarak bahsedilir. Zeus'un güneşle de bağdaştırılmasını düşündüğümüzde burada aslan-güneş arasında bir bağlantı kurmak mümkündür. Bu benzetmenin Dionysos'un Anadolu ve Mezopotamya kökenleriyle ilişkisi olması muhtemeldir.)

Pentheus'un ölümü üzerine Dionysos'un insan kılığından çıkması ve tanrı olarak zuhur etmesi, kurban ibadetinin maksadına eriştiğini gösterir. Pentheus'un ölümü bir yeniden doğuma işaret eder. Pentheus bir aslan yavrusu olarak kurban edilerek Dionysos'un yeniden doğmasını sağlar. Diğer yandan Pentheus ismi keder, üzüntü anlamına gelir. Bir anlamda oyun keder ve üzüntünün kurban edilip coşkunun -coşku tanrısı Dionysos'un- yeniden doğmasını ima eder.

Euripides ile Sokrates

Bakkhalar, trajik bir olayı anlatırken sembolik düzeyde bir inancın çeşitli yönlerini aktarır. Fakat Euripides işin insanı boyutunu es geçmez. Pentheus'un ölümü bir kurban olduğu kadar bir cinayettir de. Dolayısıyla oyun tragedyanın babası Dionysos'u anlatırken bir aile trajedisini de dile getirir. Ancak Euripides tragedyanın kurallarını işletmekten vazgeçmez. Nihayetinde Pentheus hybris'i yüzünden ölmüştür ve hybris en büyük günahtır. Diğer yandan Pentheus'un cezasını ise annesi vermiş olur. Bu yüzden Kadmos hem Pentheus'un hem de Agaue'nin tanrıya karşı geldiğini ifade eder. Dahası, Dionysos kendi annesinin incinen onurunu başka bir annenin onurunu inciterek onarır. Pentheus'un ismi de iki özellik taşır. Hem Dionysos'u hem de kendi trajik sonunu işaret eder.

Tragedyaların tanrılara bakışı bu oyunda da yinelenir. Torununun ölümü üzerine Kadmos tanrının kendilerini felaketlere çarptırdığını ifade ettikten sonra şunu söyler: "Adalete uygun belki, ama acımasızca" (s. 82.) Tragedyaların tanrıları nihayetinde böyledir: Adalete uygun olsa da cezaları suçun sınırlarını aşacak derecede gaddarcadır. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, tanrıların sözünden çıkmamak gerekir.

Sophokles veya Aiskhylos olsaydı bu ifadeleri doğal karşılayabilirdik. Onlar için bu ikisi arasında bir çelişki yoktur. Ama tanrılarla alay ettiği için sürgüne giden Euripides'in tragedya kurallarına uymasına rağmen kurban törenini bir cinayet olarak göstermekten kaçınmaması ve tanrıların acımasızlığına vurgu yapması bir ironi sayılabilir mi? Kendisine kucak açan Makedonyalılara bir hediye veren Euripides alttan alta bu topluluğun inançlarını mı eleştirmekteydi? Yoksa klasik tragedya yazarları gibi o da bu iki yaklaşımı gayet doğallıkla benimsemekte miydi?

Burada tekrar Nietzsche'ye geri dönmek gerekir. Nietzsche Tragedyanın Doğuşu'nda tragedyaya son veren şeyin Sokratesçi eleştirel kültür olduğundan yakınır. Dahası, Euripides'i Sokratesçi bir yazar olarak betimler. Eski Atina'da Sokrates'in oyunlarını yazmada Euripides'e yardım ettiğine dair söylentiler olduğunu yazar, Euripides ile Sokrates arasındaki ilişkiye değinir: "Sokrates'in trajik sanatın bir karşıtı olarak, tragedyaya gitmekten uzak durduğunu ve ancak Euripides'in yeni bir oyunu sahnelendiğinde, izleyicilerin arasında yerini aldığını anımsatmak gerekir." (Tragedyanın Doğuşu, İş Bankası Yayınları, s. 81.)

Sokrates hakikati ortaya çıkarmak adına hiçbir şey bilmiyormuş gibi yaparak karşısındaki kişiye sorular sorar. Konunun bütünüyle ortaya çıkmasını sağlar, nihayet karşı tarafın görüşlerinin zayıf taraflarını gösterip onları çürütür. Bilgisizmiş gibi davranıp karşı tarafı çürütmek Sokratesçi ironi ve eleştirinin temel özelliğidir.

Nietzsche'nin tespitleri ışığında bakarsak Euripides'in oyunu bir yandan Dionysos inancının bir ilmihalidir; bu inancı gayet düzgünce açıklayıp özetler. Diğer yandan bu özet, inancın özelliklerini ifşa ederek bir eleştiri ve ironi, daha açıkçası Sokratesçi bir eleştiri ve ironi barındırır. Bu özellikleriyle Bakkhalar tragedya kisvesi altında, trajik düşünceden Sokratesçi düşünceye geçişte bir eşik işlevi görür.

Yazar'a ait Diğer Yazılar

Celil Civan

1978 yılında Almanya'da doğdu. 1995 yılından beri çeşitli dergilerde öyküleri, sinema ve edebiyat eleştirileri yayımlanmaktadır. 2011-2018 yılları arasında Hayal Perdesi Sinema Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 2020 yılında ilk romanı Başkan Mao'nun Gizli Hazinesi yayımlandı. Richard Falk'tan Kamusal Entelektüel'i, Philip Cunliffe'den Yeni Yirmi Yıl Krizi'ni, Raymond Aron'un Hatıralar'ını (Lütfi Fevzi Topaçoğlu ile birlikte), Robert D. Kaplan'dan Trajik Akıl'ı çevirdi. Halen editörlük ve çevirmenlik yapmaktadır.