Borges ve Mübarek Editörler
Yıllar önce bir Bilge Karasu'yu anma etkinliğinde Güven Turan, yazarın çevirmenliğinden bahsederken Karasu'nun karşılaştığı en basit kelimeye bile -yanılmıyorsam, "apple" (elma) örneğini vermişti- baktığını söylemişti. Zira kelimelerin çok farklı anlamları olabilirdi. Çeviri yapanlar bu durumla pek çok kez karşılaşmıştır. En "aşina" oldukları kelimeler bile bir metinde farklı şekilde kullanılabilmekte, bazen metindeki anlamını sözlükte bulmak mümkün olmamaktadır. Kuşkusuz, Turan'ın sözleri çevirmenin "her" kelimeye bakması gerektiğini söylemekten ziyade çevirmenin özenli olması gerektiğine işaret ediyor. Fakat örneğime geçmeden önce, çevirmenlere fazla haksızlık edilmemesi için bir noktaya da değinmek isterim. Çevirmenler insan oldukları için hata yapabilir, bazen -çoğu kez de zihinsel yorgunluk nedeniyle- en aşina olduğu kelimeleri -tekrar tekrar baksalar bile- unutup yanlış çevirebilir.
Bilge Karasu örneğini Jorge Luis Borges'in bir metnini okurken hatırladım. Yazarın Alef öyküsünün sonlarında şöyle bir cümle geçer: "Tanrının başını tarif etmek isteyen bir Acem, nasılsa aynı anda bütün kuşlar birden olabilen bir kuştan..." (Alef, İletişim Yayınları, 2016, s. 189.) Burada dikkatimi çeken söz öbeği elbette "Tanrının başı" oldu. Bu ne anlama geliyordu? Daha sonraki satırda bahsi geçen Acem, Feridüddin Attar, bahsi geçen kuş ise simurg olmalıydı. Bir mutasavvıf olan Attar acaba Tanrı'nın bir "başı" olabileceğini söyleyebilir miydi?
Merakıma yenik düşüp -internet sağ olsun- Alef öyküsünün İngilizcesini (Aleph) bulunca söz öbeğinin neden öyle çevrildiğini de anladım. Cümlenin İngilizcesinde "godhead" kelimesi geçiyordu. Bire bir çevirdiğimizde "godhead" "Tanrı'nın başı" demek ama söz öbeğinin geçtiği bağlamdan dolayı bunu ikna edici bulmadım ve -tabii ki- sözlüğe baktım. "Godhead" kelimesi; mabud, Allah, tanrısallık, uluhiyet anlamlarına geliyordu. Yani, Attar Tanrı'nın başını değil elbette "Uluhiyet"i tarif etmek istiyordu! Fakat bu da yetmedi. Merakıma gene yenik düşüp öykünün orijinalini (El Aleph), yani İspanyolcasını buldum. Borges İngilizcesi "godhead" olan kelimeyi "divinidad" olarak yazmıştı ki bu kelime de "godhead" ile aynı manaları taşıyordu.
Maksadım malumatfuruşluk, müşkülpesentlik veya hafiyelik yapmak değil. Bu "küçük" örneğe gelene kadar ne çeviri facialarının olduğunu herkes kadar ben de gayet iyi biliyorum. İşte işin bam teli de burası. Genelde yayımcılık işlerini bilmeyen -bilmesi de gerekmeyen- okur bu tür durumlarda çevirmenleri suçlar. Kuşkusuz, çevirmenlerin bir dolu "günahı" vardır ama kitap doğrudan çevirmenden çıkıp okura ulaşmaz. Çevirmenden okura giderken metnin bir prosedürden geçtiğini unutmamak gerekir. Buna "editöryel süreç" diyoruz. Daha ilk paragrafta bağlam dışıymış gibi görünecek şekilde çevirmenlerin yanlış yapabileceğini bilhassa bu nedenle söyledim. Zira burada çevirmenlerden değil, böyle durumlarda işe müdahale etmesi gereken editörlerden söz etmek istiyorum. Çünkü bu konu çoğu kez göz ardı ediliyor.
Türkiye'de editörlüğün ne olduğunun anlaşılmadığını, dahası editör olduğunu söyleyen bazı kişilerin de bunu bilmediğini düşünüyorum. Sözgelimi metni "kabaca" okuyup harf hatalarını, noktalama işaretlerini düzelten kişi editör değil, düzeltmendir (eski ismiyle musahhih.) Oysa editör, metin telif bir eserse yazarıyla işbirliği halinde metin üzerinde çalışır, değişiklikler teklif eder, bazen metni yeni baştan düzenler. Söz konusu bir çeviri eser ise editörün aslında orijinal metinle tercümeyi karşılaştırması gerekir. Yapmadıysa da hiç değilse "Tanrının başı" gibi tuhaf bir ifadeyle karşılaştığında kitabın orijinaline -veya verdiğim örnekte olduğu gibi hem İngilizcesine hem de İspanyolca özgün metne- bakmalı, kelimelerin, ifadelerin karşılığını kontrol etmelidir. Kuşkusuz bu süreçte çevirmenle de işbirliği içinde olmalıdır.
Bir diğer editöryel işlem ise -eğer varsa- metnin farklı çevirilerini karşılaştırmaktır. Alef öyküsü bu açıdan da dikkate şayan bir örnektir. Zira aynı yayınevi aynı öyküyü aslında daha önce de yayınlamıştı. Gölgeye Övgü (1991) isimli Borges seçkisinde Alef öyküsü mevcut. Başka bir çevirmenin elinden çıkan metinde ilgili satır şöyle: "bir Pers Tanrısallığı dile getirmek için bir anlamda bütün kuşlar olan bir kuştan..." (Gölgeye Övgü, s. 201.) Görüldüğü üzere kelime bu sefer doğru çevrilmiş ama anlaşılan, editör veya editörler -üstelik kendi yayımladıkları- bu eski çeviriye de bakmamış.
Stephen King, On Writing isimli kitabının üçüncü önsözünde editörlük yapmanın "divine" olduğunu söyler (Scribner, 2000, s. 13.) Kitabın Türkçe çevirisine bakınca "divine" kelimesinin "tanrısal" diye çevrildiğini gördüm (Yazma Sanatı, Altın Yayınları, s. 13.) Bu yanlış bir çeviri değil kuşkusuz -maazallah "Editörler Tanrının başıdır" diye de çevrilebilirdi!- ama bana göre, bir insanı nitelemek için tanrısal yerine kutsal -veya mübarek- kelimeleri daha uygun.
King'in dediği gibi editörler "kutsal" insanlardır; işini iyi yapanları mübarek sayalım ve onlara gereken değeri gösterelim. Ama okurlar olarak işini iyi yapmayan editörleri de unutmayalım ve onlara "Kitabı neden doğru düzgün okumadın mübarek?" diye soralım.
Not: Editöryel süreçteki eksikliklerle ilgili mühim bir parantez açmakta fayda var. "Divinidas" kelimesinin "Tanrının başı" diye çevrilmesi kolay görünmüyor. Ancak İngilizce "godhead" kelimesi "Tanrının başı" diye çevrilebilir. Bu ise öykünün İspanyolcadan değil, İngilizceden çevrildiğini gösterir. Oysa kitabın künyesinde kitabın İspanyolca özgün ismi -El Aleph- yazıyor. Bu ise kitabın orijinal dilinden çevrildiğini düşündürüyor. Kısacası "godhead" kelimesi İngilizceyi, künyedeki isim ise İspanyolcayı ima ediyor ve bir kafa karışıklığına neden oluyor. Karışıklığın nedenini kitabın eski bir baskısından öğreniyoruz. Alef'in 2001 baskısında bazı öykülerin İngilizceden, bazı öykülerin İspanyolcadan çevrildiğine dair yayınevinin bir notu var. Benim kullandığım baskıda ise -nedense- bu not çıkarılmış.
Yazar'a ait Diğer Yazılar
Celil Civan
1978 yılında Almanya'da doğdu. 1995 yılından beri çeşitli dergilerde öyküleri, sinema ve edebiyat eleştirileri yayımlanmaktadır. 2011-2018 yılları arasında Hayal Perdesi Sinema Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 2020 yılında ilk romanı Başkan Mao'nun Gizli Hazinesi yayımlandı. Richard Falk'tan Kamusal Entelektüel'i, Philip Cunliffe'den Yeni Yirmi Yıl Krizi'ni, Raymond Aron'un Hatıralar'ını (Lütfi Fevzi Topaçoğlu ile birlikte), Robert D. Kaplan'dan Trajik Akıl'ı çevirdi. Halen editörlük ve çevirmenlik yapmaktadır.